Biz ahirete kesin olarak iman etmişizdir. Dünyada elde edilemeyen haklar, ahirette mutlaka sahiplerine ödenecektir.
Rasulüllah (s.a.v); “siz kime iflas etti dersiniz” diye yanındaki Sahabilere sordu bir gün. “Malı ve parası olmayan yada malını ve parasını kaybeden kişiye deriz” dediler. Efendimiz buyurdular ki; “gerçek anlamda müflis (iflas eden), kıyamet gününde huzura getirildiğinde namazıyla, orucuyla, zekatıyla, haccıyla gelir. Ancak bunların yanında birisine sövmüştür, birisine iftira etmiştir, birisinin malını gasbedip yemiştir, birisinin kanını akıtmıştır, birisine de tokat vurmuştur. İbadetlerinin sevabından bu borçlar ödenecektir, yeterli olmayip açık kalırsa, borçlu olduğu kişilerin günahı alınıp onun sırtına yüklenecektir, sonra da ateşe atılacaktır, işte gerçek anlamda iflas etti buna denir.”
Mahkeme, birinin hakkını başkasına verse de, helal etme yetkisine sahip değildir. Hak, başkası tarafından ortadan kaldırılamaz; bu dünyada alınamayan haklar, ahirette cezasıyla ödettirilecektir.
Bir gün Rasulüllah (s.a.v) Efendimize iki kişi geldi ve “aramızda paylaştırılacak bir hak var, onu pay et” dediler. Rasulüllah (s.a.v) buyurdular ki; “ben bir insanım, şimdi sizi dinleyeceğim ve dinlediklerim üzerinden karar vereceğim. Olur ki sizin biriniz daha düzgün konuşur, hakkı olmayan şeyi hak etmiş gibi görünür, ben de onun üzerine karar veririm, bu kararda birinizin hakkını diğerine verme gibi bir durum ortaya çıkarsa, bilsin ki o, ateşten bir parçadır. İster kabul etsin, isterse reddetsin. Bunun üzerine taraflardan biri; “benim hakkım arkadaşıma geçerse ben helal ettim” dedi. Diğeri de aynısını söyleyince, Rasulüllah (s.a.v); “artık bana ihtiyacınız kalmadı, siz gidin paylaşın ve helalleşin” buyurdu.
Peygamber (s.a.v)’in verdiği hüküm, başkasının hakkını helal edemediğine göre, hiç kimse kimsenin hakkını başkasına veremez. Şahitlerin yalan söylemesi yüzünden verse de helal olamaz.
Ahirette hak sahibi hakkını alacaktır.
Yalan şahitliğine gelince, bu da en büyük günahlardan bir tanesidir. Dünyada yalan söyleyenler veya yalan şahitliği yapanlar, kıyamette bundan dolayı sorgulanacaklardır. Suça olan iştirakleri nisbetinde cezalandırılacaklardır. Yani malı götüren de, şahitlik yaparak malı götürmeye yardımcı olan da bunun bedelini ödeyecektir.
Size düşen; savunmanızı doğru yapmak, alamadığınız hakkı, Mahkeme-i Kübraya (En Büyük Mahkemeye) bırakmak, kendinizi Allah nezdinde suçlu duruma düşürecek işlerden de kaçınmaktır.
Allah yardımcınız olsun, sabrınıza karşılık Allah-u Teala kıyamette bol mükafaat ihsan eylesin ve bütün haksızlık yapanlara da tevbekar olmayı nasip eylesin.