Adalet kelimesi:
عدل – يعدل kelimesinden gelen masdar bir isimdir.
Bunu yapan kişiye âdil = عادل adâletli, adâlet yapan kişi denir.
Kelime anlamı:
Hiçbir yana meyletmeden bütün işlerde orta yolu tutmak demektir.
Adaletin zıddı zulümdur.
Istılah / Kullanım bakımından Adâlet:
“Kendin tarafından vermen gerekeni içtenlikle vermen, kendin için alman gerekeni de almandır” şeklinde tarif edilmiştir.
Bir başka şekliyle Adâlet: “Din yönünden mahzurlu / sakıncalı olan her şeyden sakınarak, Hak yolda istikamet üzere / düzgün bir şekilde yürümektir”
Diğer bir târife göre ise: “ kimseyi öne almadan, kimseyi de geriye itmeden, israf etmeden ve kısmadan, vaktinde ve ölçülü bir şekilde, her şeyi olması gereken yere koymak ve yerli yerince kullanmaktır.”
Bu tariflere göre: karşı tarafın hakkını, gönülden gelen bir fedakarlık ve ferâgatla vermek, ama kendi hakkına da sahip çıkmak, verilmesi gerektiği yerde vermek, almak gerektiği yerde de almak, elde tutulması gerektiğinde hakkına sahip çıkmak, Allah ve Resülünün hükümlerine bağlı kalarak, hiç sapmadan, ehliyet ve liyakat esaslarına bağlı kalarak, liyakatli olmayanı öne geçirip liyakatli olanı geriye itmeden, her şeyi olması gereken yere koymaya adalet denir.
Adâlet, ferdin yaşantısında, ailenin yaşantısında, toplumun yaşantısında, siyasette ve yönetimde sahip olunmasını İslamın teşvik ettiği ve emrettiği temel değerlerin başında gelmektedir.
Allah celle celalühü gönderdiği bütün peygamberleri Adâletle göndermiş, indirdiği bütün kitapları Adâletle indirmiştir.
İslâma göre Adâlet:
Sevmenin de tesiri altında kalmayan, kızmanın da etkisine esir düşmeyen, olması gerekeni yaptıran bir olgu ve olgunluktur.
Gökleri ve yeri ayakta tutan da adalettir.
Bu doğrultuda, Allah celle celâlühü Kur’an-ı Kerim’de Nahl süresinin 90. Âyet-i Kerimesinde:
“Şüphesiz ki Allah, adaleti, iyiliği, yakın akrabaya vermeyi emreder. Fuhşiyatı / Ahlâksızlığı / Hayasızlığı, münkeri ve (başkalarının hakkını çiğneyecek) taşkınlığı yasaklar. Düşünüp hatırlayasınız diye size öğüt verir” buyuruyor.
Bir Kudsî Hadisi şerifte de Allah celle celalühü, bütün kullarına hitaben:
“Ey benim kullarım! ben zulmü kendime haram ettim ve sizin aranızda da zulmetmeyi haram kıldım, sakın birbirlerinize Zulüm ve Haksızlık etmeyin” buyuruyor.
Hiç kimse, Hak sahibine Hakkını vermekten geri duramaz ve durmamalıdır.
Hiç kimse de, başkalarının baskısına boyun eğerek hakkından vazgeçmek durumunda değildir.
Hakkını arayan kişileri ve kurumları kınamak, aşağılamak, hakaret etmek, hakkından vazgeçmesi için kulis yapmak, halk arasında ve sosyal medyada baskı unsurları oluşturarak, hakkına sahip çıkmaktan vazgeçirme hakkına hiç kimse sahip değildir.