Geçenlerde bir camide vaaz etmemiz istendi.
Vaazdan sonra Camiden çıktık, oturup çay içelim dediler, oturduk.
Birisi, konuşmayı ele geçirdi. Bir iki sefer bir şey söylemek istedikse de fırsat vermedi.
Arada da, “Hocam biraz fazla konuşuyorum kusuruma bakma” deyince, dedik ki:
“Biz biraz evvel Camide vaaz ettik, konuşacaklarımızı söyledik, şimdi konuşma sırası sizde”
Ne demek istediğimizi anlayamamış olacak ki, çok memnun oldu ve keyifle konuşmaya devam etti.
Son dönemde kaybolan değerlerden biri de, nerede konuşacağını ve ne zaman susacağını bilme erdemliliğidir.
Çeşitli vesilelerle, bazı kimselerle bir araya geliyorsunuz, konuşuyor, konuşuyor.
Arada bir şey de biz söyleyelim diyorsunuz, cümlenizi bitirmeden sözünüzü kesip konuşmayı elinizden alıyor.
Bâri istediği kadar konuşsun diye susuyorsunuz, aklına gelen eften-püften ne varsa hepsini konuşuyor.
Kalkarken “Hocam kusura bakma, biraz fazla konuştum” diyerek kalkıyor.
Yanı yaptığı işin kusur olduğunu kendisi de biliyor, itiraf ediyor.
Büyüklerimizin hem yaşadığı hem de tavsiye ettiği güzel değerleri koruyabilseydik, birbirimizin sözünü kesmezdik.
Dinlemeyi bilir, anlayışlı davranırdık. Böyle olsaydı, özür dilemeye de hiç gerek kalmazdı. Meclislerde kimsenin de sözü kesilmezdi.
Büyüklerimiz, Lokman Aleyhisselam’ın oğluna yaptığı şu nasihati her vesiyle ile yapagelmişlerdir:
“Namazda olduğun zaman Kalbini muhafaza eyle.
Sofraya oturduğun zaman boğazını muhafaza eyle.
Başkasının evinde olduğun zaman gözünü muhafaza eyle.
İnsanların arasında olduğun zaman dilini muhafaza eyle.
Yine büyüklerimiz:
“Ger kelâmın fızza ise sükûtun olur zehep,
Çünkü Kâmiller kemâli süküt ile buldu hep.” demişlerdir.
Yani:
bir yerde konuşman gümüş ise bil ki, orada susman altındır.
Zira; Kamil İnsanların hepsi susmakla Kemâle ermiş, Kâmil olmuşlardır.
Elbetteki, yanlış bir şey konuşulursa usulünce düzeltmek gerekir.
Elbetteki, gıybet yapılırsa mani olmak, olmazsa istiğfar etmek gerekir.
Allah (جل جلاله), geçmişten gelen değerlerimizi yaşayarak, geleceğe taşımayı hepimize nasip ve müyesser eylesin. Muvaffak eylesin.