Ana SayfaMakalePeygamberimiz (s.a.v)’in Doğumu

Peygamberimiz (s.a.v)’in Doğumu

Resûlüllah (s.a.v)’in doğumu konusuna geçmeden önce bir kaç önemli noktayı açıklamayı yararlı görüyoruz. Resûlüllah (s.a.v) ’ in Nesebi: 1-Resulullah (s.a.v )’ın baba tarafından soy kütüğü üç bölümde incelenmektedir. Birinci bölüm,siyercilerin ve soy bilimcilerinin üzerinde ittifak ettikleri bölümdür.Bu da 20.dedesi olan Adnan’a kadar olan silsiledir.Ikinci bölüm,bazılarının kabul ettiği bazılarının ise üzerinde görüş bildirmemeyi tercih ettikleri bölümdür. […]

Resûlüllah (s.a.v)’in doğumu konusuna geçmeden önce bir kaç önemli noktayı açıklamayı yararlı görüyoruz.

Resûlüllah (s.a.v) ’ in Nesebi:

1-Resulullah (s.a.v )’ın baba tarafından soy kütüğü üç bölümde incelenmektedir. Birinci bölüm,siyercilerin ve soy bilimcilerinin üzerinde ittifak ettikleri bölümdür.Bu da 20.dedesi olan Adnan’a kadar olan silsiledir.Ikinci bölüm,bazılarının kabul ettiği bazılarının ise üzerinde görüş bildirmemeyi tercih ettikleri bölümdür. Bu,Adnan’dan Ismail (a.s)’a kadar uzanan silsiledir. Üçüncü bölüm ise ,içinde doğru olmayan bilgilerin varolduğunu şüphesiz kabul ettiğimiz bölümdür. Bu da Ibrahim (a.s)’dan Adem (a.s)’a kadar olan silsiledir.

A-Birinci bölüm: Muhammed (s.a.v) Hz. Abdullah’ın oğlu,o Abdulmuttalibin oğlu,(asıl adı Şeybedir.)o Haşimin oğlu (asıl adı Amr’dır.),o Abdimenafın oğlu (asıl adı Muğiredir.),o Kusay’ın oğlu (asıl adı Zeyd’dir.),o Kilabın oğlu,o Murrenin oğlu,o Kaabın oğlu,o Lüey’in oğlu,o Galibin oğlu,o Fihrin oğlu (bunun lakabı Kureyş’tir ve Kureyş kabilesi buna nisbet edilir.),o Malik’in oğlu,o Nadrın oğlu (asıl adı Kayıs’tır.), o Kinanenin oğlu,o Huzeyme’nin oğlu,o Mudrike’nin oğlu (asıl adı Âmir’dir.),o Ilyasın oğlu, o Mudarın oğlu,o Nizarın oğlu,o Ma’dın oğlu,o da Adnanın oğludur.

B-İkinci bölüm: Adnan’ın babası Udd’dur. O Humeysi’in oğlu,o Selaman’ın oğlu,o Avs’ın oğlu,o Bevz’in oğlu,o Kamval’ın oğlu,o Ubeyy’in oğlu,o Avam’ın oğlu,o Nâşıd’ın oğlu,o Hazza’nın oğlu,o Beldas’ın oğlu,o Yedlaf’ın oğlu,o Dâbih’in oğlu,o Cahim’in oğlu,o Nâhış’in oğlu,o Mahi’nin oğlu,o Ayd’ın oğlu,o Abkar’ın oğlu,o Ubeyd’in oğlu,o El-Dea’nın oğlu,o Hamdan’ın oğlu,o Senber’in oğlu,o Yesrebî’nin oğlu,o Yahzan’ın oğlu,o Yelhan’ın oğlu,o Er’avi’nin oğlu,o Ayd’ın oğlu,o Dişan’ın oğlu,o Aysar’ın oğlu,o Efnad’ın oğlu,o Eyham’ın oğlu,o Maksarın oğlu,o Nahis’in oğlu,o Zarih’in oğlu,o Sümeyy’in oğlu,o Müzeyy’in oğlu,o Avda’nın oğlu,o Iram’ın oğlu,o Kaydar’ın oğlu,o Ismail (a.s)’ın oğlu,o da Ibrahim (a.s)’ın oğludur.

C-Üçüncü bölüm: -Bazı yanlışların olduğunu kabul ettiğimiz bölüm- Ibrahim (a.s) Tareh’in oğludur.(asıl adı Âzer’dir.),o Nahur’un oğlu,o Sârû’un oğlu,o Sârûğ’un oğlu,o Rau’nun oğlu,o Falih’in oğlu,o Âbir’in oğlu,o Şaleh’in oğlu,o Erfahşed’in oğlu,o Sâmin oğlu,o Nuh (a.s)’un oğlu,o Lamek’in oğlu,o Mutevahleş’in oğlu,o Ehnuh’un oğlu (bunun Idris (a.s) olduğu söylenir),o Yerd’in oğlu,o Mehlail’in oğlu,o Kaynan’ın oğlu,o Anuşe’nin oğlu,o Şit (a.s)’ın oğlu,o da Adem (a.s)’ın oğludur.(1)

2-Anne tarafın’dan soyu:Peygamber efendimizin annesi Hz. Amine dir.O Vehb’in kızıdır,o Abdimenafın oğlu’dur.Burada baba tarafından dedeleriyle birleşir.

3-Resulullah (s.a.v)’in Babaannesi Fatıma’dır.O Amr’ın kızıdır,o Âiz’in oğlu,o Imran’ın oğlu,o Mahzum’un oğlu,o Yekaza’nın oğlu,o Murre’nin oğludur.Burada Baba tarafından dedeleri ile birleşiyor.(2)

4-Resulullah (s.a.v)’ın muhterem validelerinin annesi Berre’dir.O da Abbul-uzza’nın kızıdır.O Osman’nın oğlu,o Abdüddar’ın oğlu,o Kusay’ın oğludur.Burada baba tarafından dedeleriyle birleşmektedir.(3)

5-Resûlüllah (s.a.v)’in medinedeki Neccaroğullarıyla yakınlığını,Hindistanlı alim Safiyyurrahman el-Mübarekforî şöyle anlatıyor:Abdullah’ın dedesi Haşim,ticaret için Şama gitmek üzere yola çıktı. Medineye geldiğinde,Neccar oğlu Adiy’nın neslinden Amr’ın kızı Selma ile evlendi ve yanında bir müddet kaldı.Bu arada Selma Abdulmuttalib’e gebe kaldı. Sonra Şama doğru yola çıktı Filistin toprakları içinde bulunan Gazze’de vefat etti.Hanımı Selma Miladi 497 senesinde Abdulmuttalibi dünyaya getirdi ve ona Şeybe adını verdi.(4)(

Bu açıklamadan anlaşılıyorki Neccaroğulları Resûllülahın babasının değilde dedesi Abdulmuttalibin dayılarıdır.

Siyer kitaplarının çok daha detayına indiği,bizim ise fazla uzamaması için özetlemeye çalıştığımız bu açıklamada vardığımız sonuç şudur:Resûllülah (s.a.v) hem baba hemde anne tarafından soylu aileden gelmiştir ve de meşru evlilik yoluyla gelmiştir.“Ben Adem’den,babam ve annem beni dünyaya getirinceye kadar hep nikah yoluyla çıkageldim,zina yoluyla gelmedim.Cahiliyye döneminin evlilik dışı beraberkiğinden -zinadan- hiçbir şey bana bulaşmamıştır.(5) Hadisi şerifi ile imam Müslimin Vâsile b.el-Eska’ dan rivayet ettiği :“Allah Ismail (a.s)’ın neslinden Kinaneyi,Kinanenin neslinden Kureyşi,Kureyş’in neslinden Haşimoğullarını seçti.Haşimoğulları ailesinden de beni seçti”.(6)Hadisi, yukardaki görüşü yeteri kadar kuv-vetlendirmektedir.

Mevlid:

“Mevid” veya “veladet”diye ifade edilen doğum hâdisesi insanlık tarihinde meydana gelen olayların en önemlilerinden birisidir.

İnsanlar genellikle belli bir konuma geldikten sonraki yönleri ile bilinirler.Önceki dönem-leri,özellikle doğum ve doğum sonrasına tekabul eden yönleri pek bilinmez.Fakat Resulluh (s.a.v)’inki farklıdır.Ana rahmine inişinden doğumuna,çocukluğundan gençliğine, Peygamberliğinden vefatına kadar hayatının her safhası ince ayrıntılarına kadar tesbit edilmiştir.

Nüfus kayıtlarının tutulduğu dönemlerde hatta yakın tarihimizde bile bir kısım insanların doğum tarihleri ve neshepleri tartışılır-ken,Resullulah (s.a.v)’in şeceresi (soy kütüğü) ‘nin,yukarda belirttiğimiz biçimde Hz.Adem (a.s)’a kadar uzanması,gerek inanan taraftarlarının gerekse inanmayan karşıtlarının, onunla yakından ilgilendiklerinin açık örneğidir.Her kelimenin altında başka anlamlar arayan misyonerlerin ve oryantalistlerin bu konuyu didik didik etmeleri bu önemi bir kere daha kuvvetlendirmektedir.

Resulullah (s.a.v)’in fil senesinde (7) ve fil olayından 52 gün sonra rebiulevvel ayında bir pazartesi gecesi sabaha karşı dünyaya geldiği hususunda hemen hemen bütün siyerciler ve tarihçiler ittifak etmişlerdir.Ancak bu pazartesi gecesinin,Ibn-i Hişamın rivayetine göre 12 rebiul-evvel olduğu ifade edilmiştir.(8)

Bu tarih bir çok ilim ehli tarafından esas alınmış olmakla birlikte,bazı siyerciler bunun dokuz Rebiul-evvele tevafuk ettiğini söylemektedir.Hindistanlı Alim Safiyyurrahman el-Mubarekforî,er- Rahık el-Mahtum adlı eserinde,Resûlüllah (s.a.v)’ın doğumunu şöyle anlatıyor:

Resûllerin seyyidi sellallahu aleyhi vesel-lem,Mekkede haşimoğulları semtinde,fil hadisesinin olduğu yılın başında,Iran Kısrası (Kralı) Nuşirevanın krallığının 40.yılında,Rebiulevvel ayının dokuzu pazartesi sabahı doğmuştur.Bu tarih,Büyük Alim Muhammed Süleyman el-Mansurforî ile astronomi alimi Mahmut paşanın tesbitine göre 20 veya 22 nisan 571 tarihine tekabül eder.

İbn-i sa’d resûlüllah (s.a.v)’in annesinin şöyle dediğini nakleder:

“Onu dünyaya getirdiğimde benden bir nur çıktı ve Şamdaki sarayları aydınlattı”

Ahmed b.Hambel de Irbad b.Sariye’den buna yakın bir rivayette bulunmuştur.

İman Beyhaki: Peygamberlik işaretlerinden sayılan bazı olayların doğum esnasında meydana geldiğini nakleder.Bu çümleden olarak kisra (Iran Kralı)’nın sarayının 14 kulesi düştü,Mecüsilerin (ateşe tapan-ların) tapmakta oldukları ateş söndü,Sâve gölünün, önce suyu çekildi sonra çevresindeki kiliseler yıkıldı.Muhammed el-Gazali bu rivayeti kabul etmez.(9)

Dedesine Müjde Edilmesi

Annesi Hz.amine Resulullah (s.a.v)’i dünyaya getirince,Dedesi Abdulmuttalibe,bir torunu doğduğunu müjdelemek üzere haberci gönderdi.Abdulmuttalib sevinerek geldi ve torununu alarak kabeye girdi orada Allah (c.c)’a dua etti ve ona şükretti.Isim olarak da Araplarca pek bilinmeyen ve pek kullanılmayan Muhammed (çok övülen) adını verdi.(10)

Onu İlk Emziren

Tabiki onu ilk önce kendi annesi emzirdi arkasından,Ebu Lehebin cariyesi süveybe mesruh isimli oğlunun sütünden onu emzirdi.Daha evvel Hz.Hamzayı emzirmişti,daha sonra da mahzum kabilesinden Ebul-esedin oğlu Ebu selemeyi emzirdi böylece amcası Hz.Hamza ve ebu Seleme ile sütkardeş oldular.(11)

Resûllüllah (s.a.v) Sütannede

Şehirli arap geleneğine göre, şehirlerde olabilecek hastalıklardan uzaklaştırmak, bedenlerini geliştirmek, sinirleri yatkın olmak, daha beşikte iken arapçayı iyi öğrenmek için çocuklarına süt anne araştırırlardı. Abdulmuttalib de torunu için bir süt anne araştırdı ve Saad oğullarından Ebu Züeyb’in kızı, yine aynı kabileden Abduluzza’nın oğlu, Ebu Kebeşe lakablı Haris’in (12) hanımı Hz. Halimeye emzirmek üzere onu teslim etti. Resûllülah (s.a.v.)’ın oradaki süt kardeşleri, Haris’in oğlu Abdullah ile kızları Enîse ve Huzâfe’dir. (Bunun lakabı Şeyma’dır lakabıyla meşhurdur.) Ayrıca aynı kabilede bir süt evlatlık olarak bulunan Hz. Hamza’nın süt anneside Resullullah’ı bir gün emzirdi böylece Hz. Hamza ile oradanda süt kardeşi oldu.(13)

Hz. Halime Resûllüllah (s.a.v.)’ı kabul edişini anlatırken; ellerinde hiçbir şey bırakmayan bir kıtlık senesinde, kocası ve emzirmekte olduğu küçük bir oğlu ile birlikte, süt evlatlığı almaya giden beni Saad oğullarından bir grup kadının arasına katılarak memlketinden çıktığını söylüyor ve şöyle diyor; kumru bir Merkebe binerek çıktım, yanımızda birde keçimiz vardı. Vallahi bir damla süt indirmiyordu. Açlıktan ağlayan çocuğumuzun yüzünden bir tek gece uyuyamadık. Ne göğsümde onu durduracak süt vardı nede keçimizde ona gıda olacak bir şey vardı…

Bir taraftan yağmur bekliyor,bir taraftan da bu sıkıntının gitmesini umuyorduk. Bindiğim Merkebin hem zayıf hem de arık olması yüzünden kafileyi de yolda bıraktık. (geciktirdik.) Taki Mekke’ye geldik ve süt evlat aramaya başladık.Gurubumuzdaki kadın-ların hepsine istisnasız olarak Resûlüllah (s.a.v) teklif edildi ancak yetim olduğu söylenince hikimse kabul etmedi. Çünkü biz emzirmek için aldığımız çocuğun babasından birşeyler bekliyorduk. Yetim! annesi ve dedesi ne yapabilirki? Diyorduk. Işte bundan dolayı almak istemiyorduk.

Benimle gelenlerden, benden başka,çocuk almayan kalmadı. Geri dönmeye karar verince eşime dedim ki: Vallahi arkadaşlarım arasında, çocuk almadan dönen birisi olmak istemiyo-rum. Vallahi o yetime gideceğim ve onu alacağım.

Bunu yapmanda bir sakınca yoktur,olurki Allah (c.c) bunda bizim için bereket yaratır (verir) dedi .Gittim aldım amma buna beni sevkeden sadece başkasını bulama-yışımdı dedi.(14)

Hz Halime ve Gördükleri

Hz. Halime şöyle anlatıyor: Onu alınca kafileye döndüm kucağıma oturttuğum da,göğsüme istediği kadar süt geldi öyleki o emdi doydu,kardeşide doyasıya emdi sonra da uyudular, bundan önce uyuyamıyorduk.eşim kalktı memesi kurumuş olan keçimize gitti onunda memesi dolmuştu, içeceği kadar sağdı,bende onunla birlikte içtim öyleki ikimizde doyduk. En hayırlı gecemizi geçirdik. Sabahleyin eşim: Anlıyorsun deyilmi ey Halime vallahi hayırlı bir çocuk aldın dedi. Ben de: Vallahi aynısını umuyorum dedim.

Sonra merkebime binerek yola cıktık,onuda yanıma aldım.Vallahi onların bineklerinden hiç birinin gidemediği mesafeyi biz katediyorduk.Öyleki arkadaşlarım: Ey ebu Zueyb’in kızı! yazık! Bize acı,gelirken bindiğin merkebin deyilmi bu? Diyorlardı. Evet ta kendisi diyordum.Vallahi bunda bir şey var diyorlardı. Sonra Benî Saad oğulları yurdundaki evlerimize geldik . Allah’ın arzında,bizim yerlerimizden daha kurak olanı bilmem varmı idi. Hiç kimse bir damla süt sağmazken, hayvanının memesinde bir damla süt bulamazken, O evimize geldikten sonra bizim sürümüz karınları tok memeleri süt dolu olarak dönüyorlardı. Hatta halkımızdan çevremizde bulunanlar çobanlarına: “Size yazıklar olsun ebu Zueyb’in kızının çobanı koyunlarını otlattığı yerde sizde koyunları yayın”diyorlardı. Çünkü onların koyunları ac dönüyorlardı,bir damla süt indirmiyorlardı. Benim ise koyunlarımın karınları tok memeleri dolu olarak dönüyorlardı.

İki senesi dolup sütten kesinceye kadar, Allah’tan daima fazlasını ve hayrını görüyorduk. Öyle bir büyüyorduki diğer çocuklara hiç benzemiyordu. Iki yaşına geldiğinde zıplayıp koşan bir çocuk olmuştu.Onu annesine götürdük amma kendisinden gördüğümüz bereketten dolayı,tekrar bize iade etmesini çok istiyorduk.Annesiyle konuştuk.dedimki yavrumu kuvvetleninceye kadar bana bırak neolur,Mekke’nin vebasının bulaşmasından korkuyorum. Israr ettim o da bize iade etti .(15)

Şakkı Sadr (Göğsün Yarılması) Hadisesi

İmam Müslim Enes’den rivayet ettiki:Resûlüllah (s.a.v) çocuklarla oynarken cebrail (a.s) geldi,onu aldı yere yatırdı ve kalbinin bulunduğu kısmı yardı,kalbini çıkarttı,kalbinden de bir kan parcası çıkarttı ve dediki:bu şeytanın sendeki payı idi.Sonra altın tastaki zemzem suyu ile yıkadı kapattı ve yerine iade etti. Çocuklar,süt annesine koştular ve Muhammed öldürüldü dediler. Yanına gittiklerinde yüzünün rengi morarmıştı (16)

Bu olay Ibn-i Hişam’a göre üç yaşınday-ken,bazılarına göre ise dört veya beş yaşlarında iken olmuştur(17)

Şefkatli Annesine İade

Bu vaka’dan sonra Hz.Halime korktu ve onu annesine iade etti:

Hz.Amine, ölmüş kocasının hatırasını yerine getirmek için, Medine’deki (o zaman adı Yesrib idi) Kabrini ziyaret etmeyi düşündü ve 500 km lik mesafeyi katetmek üzere yola çıktı,yanında yetim oğlu Muhammed (s.a.v) ve hizmetcisi Ummu Eymen, bir de vasîsı Abdulmuttalib vardı. Medine’de (Yesrib’de) bir ay kaldı sonra oradan ayrıldı. Dönerken daha yolun başında ona hastalık yetişti ve gittikçe de kendini gösterdi, Mekke ile Medine arasında Ebva da (18) vefat etti. Dedesi Abdulmuttalib onu Mekkeye götürdü.Yetim torununa şefkatı gittikçe artıyordu. Evlatlarından hiçbiri için olmadığı ölçüde torununu acıyor, onu hiç yalnız bırakmıyordu,aksine onu kendi öz evlatlarına tercih ediyordu. Ancak 8 yaşına geldiğinde dedesini de kaybetti.(19)

Doğumundan, dedesi Abdulmuttalib’in ölümüne kadarki süreç içerisinde, geleceğin bu büyük insanının başından geçen olaylara işaret etmiştik.Resullullah (s.a.v)’in hayatının akışını derinlemesine etkileyecek bu olayları bir kerre daha sıralayalım. Annesinin karnında iken babasının ölmesi ve yetim olarak dünyaya gelmesi,annesinin götürmesiyle ancak babasının kabrini tanımış olması, Medinede bulunan babasının kabrini ziyaretten dönerken yolda annesinin vefatı ve daha sonra da dedesi Abdulmuttalib’in vefatı…

İşte bunlar,küçük bir çocuğa nisbetle önemli olaylardır ve onun ruhunda önemli izler bırakmıştır.Muhammed (s.a.v.)’den başka herhangi bir çocuğun başına bu olaylar gelse idi, hadiseler onun ruhunu parçalar,bütün emellerini boşa çıkarırdı.Böyle bir çocuğun yaşadığı farzedilse bile hayatın karanlıklarında, yaşar gibi bir hayat sürdürebilirdi.Fakat, ileride enbiyanın ve bütün insanlığın seyyidi olan,bu çocuk yaştaki Muhammed (s.a.v.) birbirini takip eden bu olaylardan, en büyük ve en tehlikeli olaylara tahammül etmeye hazırlanmış,bütün insanlığa Peygamber olarak gönderildiğinde, herkesi kuşatacak güçlü bir şefkatle çıkmıştır.(20)

Rahib Bahira İle Görüşmesi

Dedesi Abdulmuttalib’in vefatından sonra amcası Ebutalib’in himayesine geçen Muhammed (s.a.v.) 12 yaşlarına geldiğinde, amcası, ticaret kafilesinin başında Şam’a gitmeye hazırlanınca O da beraber olma isteğini ifade etmişti. Kendisine karşı son derece şefkatlı davranan amcası bu isteğini geri çevirmedi ve onu yanına alarak Şam seferine başladı.Şimdiki adıyla “Eski Şam”denilen Busra’ya geldiklerinde, Rahib Bahira, beyaz bir bulutun gölgelediği kafileyi uzaktan takip ediyor ve kendi kendine “bu kafilede önemli bir kişi var” diyordu.

Bunu yakından görüp teşhis edebilmek için bir sofra hazırladı ve istisnasız herkesi davet etti.Küçük olduğu için,Resullullah (s.a.v.)’i eşyalarının yanında bırakarak,hepsi bu davete icabet ettiler.Bahira, aradığı özellikteki kişiyi aralarında görmeyince, gelmeyen varmı? diye sordu.Bir çocuktan başka herkesin geldiği cevabını alınca, onunda getirilmesini istedi ve getirildi.

Yemek boyunca Muhammed (s.a.v.)’i her yönüyle süzen, araştıran, hatta kalkıp yanına giderek omuzunu açıp Peygamberlik mührüne bakan Râhip Bahira, yemek sonrası kendisine bazı sorular sordu, açık ve net cevaplar aldı. Daha sonra Ebutalib’e dönerek; “bu senin neyin?” diye sordu. “Oğlumdur” cevabını alınca: yalan söylüyorsun oğlun olamaz dedi. Ebutalib: “Doğru,yeğenimdir” deyince “şimdi doğru” dedi ve ekledi: “Bu önemli bir kişi olacaktır. Buradan geriye dön Şam’a gidersen oradaki mutaasıp Yahudiler bunu teşhis ederler ve suikastte bulunurlar” dedi.

Bunun üzerine Ebutalib alış verişini orada yaptı ve Mekke’ye döndü.(21)

Resullullah (s.a.v.)’in 12 yaşlarında iken bir yemekte ve sadece bir kerre Hıristiyan rahibi Bahira ile görüşmesini, başta Hıristiyan dünyası olmak üzere ehl-i kitap istismar etmektedirler. İddiaya göre bu bir seferlik görüşmede, Bahira’dan öğrendiklerini geliştirerek yeni bir din kurmuş ve Kur’anı Kerimi yazmış.

Bu iddia ne mantık açısından nede ilim açısından doğru değildir.Bir kerre bu görüşmede bulunan-lardan hiçbiri; Bahira’nın orada ders verdiğinden veya dini telkinde bulunduğundan tek kelime bile söz etmemişlerdir. Resullullah (s.a.v.) dahil hiçkimse, bu konuda ona soru sormamıştır. Sadece o,Resullullaha soru sormuş,aldığı cevaplardan sonra onun beklenen Peygamber olduğunu söylemiştir.

Hatta Ibn-i Hişamın naklettiğine göre(22) Bahira “ey genç Lat ve Uzza hakkı için, soracağım sorulara cevap verin” diyerek söze başlaması üzerine: Resullullah (s.a.v.)’in “Lat ve Uzza adına bana hiç birşey sorma! Vallahi bu ikisine buğzettiğim kadar hiç birşeye buğzetmedim” demesi, arkasından Bahira’nın,öyle ise “Allah adına sorularıma cevap ver”demesi üzerine “şimdi ne istersen sor”demesi, Hıristiyan din âliminin, bir müşrik gibi Lat ve Uzza’ya yemin etmekle düştüğü çelişki karşısında, Resullullah (s.a.v.) tarafından uyarılması yukarıdaki iddianın kulliyen yersiz olduğunun açık isbatıdır.

Resullullah (s.a.v.)’ı Bahira’nın teşhis etmesi,Suriye’deki mutaassıp Yahudilerin de teşhis edilebileceğini söylemesi, Kur’an-ı Kerim’deki ifadeye uygundur. Zira Kur’anı Kerim’de “kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitaptaki Peygamberi)öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar.Buna rağmen onlardan bir gurup bile bile gerçeği gizler.”(23) buyurulması, Ehl-i kitabın Resulllulah (s.a.v.) hakkında detaylı bilgiye sahip olduklarını göstermektedir.

Kur’an-ı Kerim’de Resullullah (s.a.v)

Resullullah (s.a.v.) Kur’anı Kerim’de birçok yönleriyle anlatılmaktadır.Biz bu yazımızda onun doğumu ekseninde bilinmesi gerekenlerden bir kısmını zikretmeyi uygun görüyoruz.

1-Hatırla ki, Meryem oğlu Isa: Ey Israiloğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir Peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demişti. Fakat o, kendilerine açık deliller getirince: Bu apaçık büyüdür, dediler.(24)

2-Yanlarındaki Tevrat ve Incil’de yazılı buldukları o elçiye.o ümmi Peygambere uyanlar(var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten men eder, onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar.Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir.O Peygambere inanıp ona saygı gösteren,ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nur’a (Kur’an’a) uyanlar var ya işte kurtuluşa erenler onlardır.(25)

Ayeti kerîmede geçen Ümmî kelimesi okuma yazması olmayan demektir. Kur’an-ı Kerîm’in bir başka ayeti kerîmesinde; Peygamber (s.a.v.)’in daha evvel hiçbir kitap okumadığını ve sağ eliyle hiçbir kitabı yazmadığı ifade edilmektedir ki (26) bu durumdaki bir insanın, kıyamete kadar yaşayacak bütün insanlığın hem dünya işlerini hemde ahiret işlerini düzene koyan bir kitabı tebliğ etmesi ayrı bir mucizedir.

3- Deki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah’ın resülüyüm Ondan başka hiç bir ilah yoktur, O diriltir (yaşatır) ve öldürür.Öyle ise Allah’a iman edin, Allah’a ve onun sözlerine inanan, Ümmî Nebi olan resülüne de inanıp ona uyunki doğru yolu bulasınız.(27)

4-Ey nebi (peygamber)! Biz seni hakikaten bir şahit bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.

Allah’ın izniyle, bir davetci ve nur saçan bir kandil olarak (gönderdik.)

Mü’minlere,Allah tarafından büyük bir lütfa ereceklerini müjdele.

Kafirlere ve münafıklara itaat etme..Onların eziyetlerine aldırma.Allah’a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah yeter.(28)

5-Hani Allah: Peygamberlerden,“size kitap ve hikmet verdikten sonra,sizdekini tasdik eden bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz” diye söz almış ve “kabul edip,yüklediğim ağır görevi benimsedinizmi?”dediğinde “kabul ettik” cevabını vermişler, bunun üzerine Allah: “O halde şahit olun;ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim.” Buyurmuştu.(29)

Bu ayeti kerîmenin tefsirinde, Abdullah b.Abbas (r.a) şöyle dedi:Allah (c.c) gönderdiği bütün peygamberlerden söz aldı ki, onların herhangi birisi hayatta iken Muhammed (s.a.v.) peygamber olarak gönderildiği takdirde ona tabi olacaktır. Ayrıca ümmetlerinden söz alması için de onlardan söz aldı ki ümmetleri de hayatta iken Muhammed (s.a.v.) peygamber olarak gönderilirse ona tâbî olup yardım edeceklerdir.(30)

Tevrat’ta Muhammed (s.a.v)

Bu günkü mevcut tevrat ve incilden çıkarılmış olsada Resullullah (s.a.v.), yaratılışından ahlak özelliklerine varıncaya kadar bir çok özellikleriyle, semâvî kitaplarda tanıtılmıştır. Bunun içindirki, daha çocuk yaşta iken, Bahira O’nu tanımıştır. Medine’ye hicret ettiğinde, Abdullah b.Selam ve arkadaşları gibi Tevrat’ı okuyanlar arasında mutaassıp olmayanlar onu görünce tanımış ve iman etmişlerdir.

İmam Buhari, Ata b.Yesar’ın şöyle dediğini rivayet etmektedir: Abdullah b.Amr b..el-As (r.a.) ile karşılaştım ve dedim ki Resullullah (s.a.v.)’in Tevrat’ta yazılı olan sıfatlarını (özelliklerini) bana anlat. Peki dedi ve devam etti: Vallahi o,Kur’an’daki sıfatlarının bir kısmının aynıyla Tevrat’ta sıfatlandırılmıştır. (tanıtılmıştır)

Ey Nebi! Biz seni şahit, müjdeleyici, uyarıcı ve ümmîlerin sığınacağı bir koruyucu olarak gönderdik. Sen benim kulum ve resûlümsün. Sana “Mütevekkil” adını verdim. O kaba ve katı birisi değildir. Sokaklarda lakırdı eden birisi de değildir. Kötülüğü kötülükle savmaz lakin affeder ve bağışlar. Sapan (eğri giden) bir milleti;Lâilâhe illallah (Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur) dedirterek doğrultuncaya kadar onun ruhunu almayacaktır. Onunla kör gözleri,sağır kulakları ve kılıflı (mühürlü) kalpleri açacaktır.(31) buyurulmaktadır.

Kendi Dilinden Resulüllah (s.a.v)

1-Resullullah (s.a.v.) soranlara kendini tanıtma sadedinde şöyle buyurduğunu Cübeyir b.Mut’im babasından nakletmiştir:“ Benim bir kaç ismim vardır.Ben MUHAMMED’im,ben AHMED’im,ben Allah’ın,kedisiyle küfrü silip yok edeceği MAHI’yim,ben insanların, önünde toplanacağı HAŞIR’im,ben kendisinden sonra birdaha peygamber gelmeyecek olan AKIB’ım.”(32)

2-Ebu Hureyre (r.a.)’den: Reullullah (s.a.v.) buyurdularki;“ nefsim kudret yedinde olan Allah’a yemin ederim ki bu ümmetten her kim,ister Yahudi olsun ister Hıristiyan,beni işittiği halde benim getirdiğime iman etmeden ölürse o,ateş (cehennem) ashabından olur.(33)

Bütün alemlere rahmet olarak gönderilen Reullullah (s.a.v.), özetlemeye çalıştığımız halde uzun sayılabilecek bu yazımızda anlattıklarımızdan çok daha fazla özelliklere sahiptir. Selat ve selam onun üzerine olsun.

Dipnotlar:

1-el-Rahik el-mahtüm -Safıyyurrahman el-mübarek forî:48
Safiyyurrahman kendi kaynaklarını zikrederek, burada geçen isimlerin bazılarının farklı olduğunu ifade ediyor.
2-Ibn-i Hişam c:1,s. 100-101
3-Adı geçen eser s.101
4-el-Rahik el-Mahtüm 49
5-el-Camıus-sağır c:2,s:4
6-Müslim kitab-ul -Fezail nr.4221
7-Yemen Kralı Ebrehe Kabe’yi yıkmak üzere bir ordu hazırlamış ve bu ordunun önüne bir fil hayvanı katmıştı.Müzdelife ile Mina arasındaki bir vadi’ye geldiklerinde manevi bir kuvvet tarafından önleri kesilmiş ve fil geriye dönmek istemişti.Fakat Ebrehe de ileriye gitmekte israr etmişti. Bu esnada Allah’u teala bir kuş ordusunu saldırtıp gaga ve pencelerinde taşıdıkları taşları atarak bu orduyu helak etmiştir.Bundan dolayı o seneye fil senesi denmiştir.
8-ibn-i Hişam c:1,s:146
9-el-Rahik el-Mahtum 54
Not:Muhammed el -Gazali mısırın Laisizim ortamında yetişen bir şahıstır.Laiklik baskısı altında yetişen gönüldaşları gibi onun da böyle şeyleri reddetmesi pek garib bir olay değildir.Fıkhussire adlı eserinin 46.ve devamındaki sayfalara bakılırsa görülecektirki mısırlı Gazali kerametide alaylı bir uslupla inkar etmektedir.
10-Adı geçen eser s: 54
11-Adı geçen eser s: 55
12-Hz. Halime’nin müslüman olduğu ve Medine-i Münevvere’ye hicret ettiği ve ölümünden sonra Bakî mezarlığına defnedildiği bilinmektedir. Ancak kocası Haris hakkında birçok siyer kitaplarında bilgi verilmemiştir. Ibn-i Hişam’a göre,peygamberlik verildikten sonra ve Mekke’de iken, Haris geliyor ve Müslüman oluyor. Ibn-i Hişam :1/149
13-er -Rahik el-Mahtum 55
14-Ibn-i Hişam 1/150-151,el- Rahik el-Mahtûm 55-56
15-Ibn-i Hişam 1/150-152,el – Rahik el-Mahtûm 55-56
16-Sahihi Muslim 1/92
17-Ibn-i Hişam 1/164-165,el-Rahik el- Mahtûm 56
18-Ebva:medineyle cühfe arasında bir köydür.Medine ile arasındaki mesafe 23 mil (yaklaşık 40 km) dir.
19-Ibn-i Hişam 1/155-156,Muhammed (s.a.v) nebiyyul insaniyye,50
20-Adı geçen eser 51-52
21-Kısaltılmış şekli ile adı geçen eser 52-55, Ibn-i hişam 1/164-167
22-ibn-i Hişam 1/166
23-Bakara Süresi 146
24-es-Saf süresi 6
25-Araf süresi 157
26-Ankebut sûresi 48
27-Araf süresi 158
28-Ahzab Süresi 45,46,47,48
29-Âli Imran Süresi 81
30-Ibn-i Kesir 1/296
31-Buhari Hadis nr.1981
32-Buhari Hadis nr.4517
33-Muslim hadis nr.218, Ahmed b.Hambel 7856,8255